23 Eylül 2013 Pazartesi

Gecede


  Gecede, Leyla Erbil'i ilk defa tanıdığım kitap. Bazı edebiyatçıları, sinemacıları ölümlerinden sonra tanımak dokunuyor insana. Bir de o tanıdığın insan, edebiyatın, sinemanın yetkin isimlerindense iyice hüzünleniyorsun. Zira yaşayanlarla karşılaşma ihtimalin, belki de sohbet etme ihtimalin hep aklının, kalbinin bir köşesinde durur. Bu dünyayı terk edenlerle ise, sadece kitapları, filmleri üzerinden konuşabiliyorsun. Evet, belki bu bile fazla lakin yine de yeterli gelmiyor.

   Gecede, özgün üslubuyla, diliyle, Erbil'in kendine has imlalarıyla zorlayıcı bir deneyim oldu kendi açımdan. Erbil'in kitaptaki tüm metinleri okuyucudan kalıplaşmış okumalarının, tecrübelerinin dışına çıkmasını bekliyor gibi. Üstelik yazdıkları da öyle kolay kolay uzlaşılacak, sindirilecek anlatılar değil. 

Kitabın bir başka noktası da kadın karakterlerin tek tip değil de epey zengin çizilmiş olması. Erbil'in güçlü, kaderini kendi tayin etmeye çabalayan kadın karakterleri çoğunlukta, yanlarında ise yardımcı karakterler olarak, daha beklentisiz, daha sınırlı kadın karakterler buluyoruz. Peki erkekler? Erkekler anlatıların zaman zaman işlevsiz gölgeleri olarak, zaman zamansa kadınların hayatında eksiltmeli rollerde çıkıyor.

Kitabın en sevdiğim öyküsü, Vapur oldu sanırım. Kaptansız, tayfasız, kendi kendine yol alan, kıyı insanlarını birleştiren, geçmişle süslenen, gerektiğinde sert tepkiler veren vapur.

Erbil, okunması gereken kalemlerden kesinlikle.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder