7 Aralık 2013 Cumartesi

Usul Adımlarla Pinokyo

ağaçların ekim çıplaklığı kadar kimsesiz
bakış boşluğumun eksiltmeli yalnızlıkları

göz altlarım neden böyle yağmur aşınması
avuçlarım binlerce çizgi
avuçlarım neden soğumayan tütün acısı

büyük büyük gök aynalarda
ressamın ilk fırça darbesini unuttuğu yüzüm

içim efsunlu şiirlerle
kayıp şehirlerle örülü

dudaklarımda iki dize
ceviz ağacı

rüyalarımda
akrobat harfler
taklacı kelimeler
cambaz cümleler

ta
ta
takkk

ağır çekim devinimler

önce bir kış tangosu
sonra ormanların intihar uğultusu
donmuş ırmaklara yürürken
bileklerimdeki ipler düşecek

"kuklacının son gösterisi"

H.G Wells: Görünmez Adam


"Iping kasabası sakinleri onu ilk gördükleri zaman, bir pardösü giyiyor ve gözlük takıyordu tepeden tırnağa tüm vücudu bandajla sarılmıştı. Gizlediği kimliği ve garip davranışları, nedeniyle kasaba sakinleri ona sorular sorup, onun canın sıkılmasına sebep olmuştu. Önceleri, kasabalılar, onun başına korkunç bir kaza gelmiş olduğunu düşündüler. Ama gerçek, çok daha tüyler ürperticiydi.

Bu gerçek açığa çıkmaya başladığında, sadece bir tek şeyin kesinliğinden emin olmuştu kasaba halkı: Bu yabancı bir ruh hastasıydı ve çevresindeki insanlara zarar vererek huzur buluyordu. İlk baskısı 1897 yılında yapıldığında, "Görünmez Adam" HG Wells'in, insanca değerleri önemsemeyen bilimin verebileceği zararlar hakkında dünyamızı haklı uyarısı olarak kabul edildi."

Wells'in Görünmez Adam'ı üç kısımla ele alınabilir. Ana karakterinin gizemi üzerine kurulu ilk kısım, bilim, insani değerler açmazları arasındaki ikinci kısım, macera, gerilim romanlarını andıran kovalamacaları ve olay örgüsüyle üçüncü kısım. Tüm bu kısımların satır aralarında çizilen çıldırma eşikleri. Kitap yoğun bir gerilim dozundan ziyade tartışmaya açtığı problemler, dönemin İngilteresi hakkındaki tespitler ile sürükleyici anlatım tarzıyla önemli. Kitabın başında Wells'in öndeyişindeki kimi noktalar da özellikle fantastik edebiyatla alakalı söylemler kayda değer. Wells'e başlamak için epey ideal bir roman; Görünmez Adam.

Tornistan: Ayçe Kartal


Neco z Alenky


"Alıştığımız Alice hikayesindekinden farklı olan bu dünyada, korkutucu karakter ve yaratıklarla karşılaşıyoruz. Yönetmen Jan Svankmajer, sürreal öğeler kullanarak anlattığı Alice'in fantastik hikayesini bir korku masalına dönüştürüyor."

Delik deşik kuklalar, durmayan saat tik takları, ürkütücü mekan ve karakter tasarımlarıyla tedirgin eden bir büyüme yolculuğu. Alice uyarlamaları arasında sanırım en nevi şahsına münhasırı Jan Svankmajer'in Neco z Alenky'si. Alice'in hem anlatıcı hem de hikayenin ana karakteri konumunda olması ise filmde farklı boyutlar yaratmış. Etkin ve edilgen, hem her şeyi yaşayan kendi dışında gelişen bir düşsel dünyayı kateden hem de o dünyanın sorumlusu. Henüz filmin başında Alice, izleyeceklerimizin çocuklar için olduğunu, belki de öyle olmadığını belirtir. Hakikaten film bu söylemi doğrular niteliktedir. Svankmajer kesinlikle şans verilmesi, izlenmesi gereken, farklı sinemasal deneyimler sunan bir isim. Alice başlangıç için doğru tercih gibi.


2 Aralık 2013 Pazartesi

Şangır Şungur Gökyüzü

iki noktayız
üst üste
nefes nefese
açıklayacak bir öncül cümle yok

imla imha planında
öznesizliğimizle bir aradayız
hepsi bu
virgül :

sözcükleri ateşe vermek
geçiyor içimizden
ilk harflerinden başlayıp

su'yu yakmak gerek
tutup s'sinden

(okyanuslar da tutuşur mu)

kül rengine dönecek etraf
kanatları isli kelebekler göreceğiz
eski denizlerin yakınında

çok sürmeden
yakalanacağız elbet

çöplerden
pis sulardan
küfürlerden
çıkmaz sokaklardan kurduğumuz dili kuşatacaklar

sinirinden ilkin çatlayacak gökyüzü
şangır şungur kırılacak yukarımızda sonra

paramparça bulutlar
kağıttan kuşlar
devrilecek üstümüze

senin dudaklarında bir kuş kesiği
benim yanaklarımda buluttan bir yara izi

Eddie Vedder - Society


Zamyatin: Biz


"Bütünlüklü, bitmiş bir topluma karşı olan Zamyatin "Biz"de böylesi bir toplumun olumsuzluklarını anlatır. 26. yüzyılda geçen romanda insan doğadan ve kendi "ben"liğinden koparılmış, "Biz"leşerek teknolojiye ve bürokratik devlete teslim olmuştur. Kişisellik yoktur... İnsanların adları değil, numaraları vardır. Saydam, cam duvarların arkasında yaşayan insanların her dakikası devletçe belirlenmekte, denetlenmektedir. Erkek ve dişi numaralar yalnızca, izin belgeleriyle önceden belirlenmiş sevişme saatlerinde birbirlerini ziyaret ettikleri zaman perdeleri indirme hakkına sahiptiler. Zamyatin "gerçek edebiyatın güvenilir ve gayretkeş görevliler tarafından değil, ancak aykırı ve asi ruhlular, çılgınlar ve hayalciler tarafından gerçekleştirilebileceğini" savunarak resmi görüşlere karşı çıkmış, kuşağının en radikal isimlerinden biri olmuştur."

1984, Cesur Yeni Dünya gibi önemli distopyaların öncülü Biz'i nihayet okuyabildim. Ben'in katiyetle ortadan kalktığı, çalışma saatlerinin, cinselliğin ve hemen her şeyin kati bir disiplinle, matematiğin şaşmazlığıyla düzenlendiği, sınırlandırıldığı, insanların numaralarla isimlendirildiği, tek bir devleti, tek bir toplumu işaret ediyor kitap. Bu tek toplumu, kişisel kayıtlar tutan, İntegral uzay gemisinin inşasında görevli bir mühendis üzerinden takip ediyoruz. Geleceğin otoriter güçlerini zamanımızla kıyaslayabiliyoruz böylece. Sonuç şaşırtıcı...

Fallen Art


The Squid and The Whale


"Başarılı bir akademisyen ve yazar olan Bernard’ın hayatı karısı Joan’ın kendindeki yazarlık yeteneğini keşfetmesi ile altüst olur. Kıskançlık krizleri yaşamaya başlayan çiftin boşanma kararı alması ise Berkman ailesinin genç fertleri Frank’le Walt’un hayatını altüst edecektir."

Mürekkep Balığı ve Balina mizahi tavrıyla zaman zaman Wes Anderson filmlerini andıran karakterleriyle, yazarlığa, başarıya, başarısızlığa, aile içi ilişkilere, büyüme dertlerine bakış açısıyla, müzikleriyle epey keyif aldığım bir filmdi. Kimi sahnelerde kahkalarlar gülerken, kimi sahnelerde ise tuhaf hüzünler yaşadım. Seksenlerin Brooklyn'ini dekora yerleştiren sımsıcak bir dağılma öyküsü.