21 Ekim 2013 Pazartesi

Holy Motors


"Devam etmeni ne sağlıyor Oscar? Cevap: Eylemin güzelliği. Bir gün içinde Paris’te dokuz ayrı karaktere bürünen bir adam. Bazıları bu filmi yılın en iyi yapımı ilan etti, başkaları ‘gözüpek ve dâhiyane’ olarak tanımladı. Oscar bir işadamı. Çok zengin ve gizemli bir adam tarafından tuhaf bir iş için görevlendiriliyor. Bir limuzinin içinde kılıktan kılığa girerek çeşitli randevulara gidecek. Bazen bir dilenci, bazen yeğenine veda eden yaşlı bir adam ya da bir cambaz olacak. Ama neden? Filmde, çok sayıda derin ve felsefi yorum yapılmasını sağlayacak malzeme var. Ama belki de hepsi sadece zevk içindir. Çünkü bir nedeni olsun ya da olmasın, bu filmi izlemek son derece büyülü ve esrarengiz bir deneyim: komik, hüzünlü, duygulu, çılgın ve gerçeküstü. Carax, sinemanın sınırlarını biçim ve içerik olarak sonuna kadar zorlayarak, sadece hikâye anlatmaya yaramadığını kanıtlıyor."

Holy Motors beğendiğim fakat sevmediğim, mesafemi koruduğum ki büyük ihtimal Carax'ın isteği doğrultusunda, bir film oldu. Yorumlarınızı okudum dostlar. Evet teknik açıdan gayet doyurucu bir filmdi, sadece teknik açıdan da değil hemen hemen hemfikir olduğumuz Denis Lavant'ın oyunculuğu. Yeşilimtrak'ın "Dedim ya rüya gibiydi. hani hastalandığnızda görebilceğiniz rüyalardan. " tespiti bana göre de film açısından doğru lakin ben hasta demek yerine dünyayı geldiği biçimiyle kabullenmeyen, nostaljiye tutkun ki bunu hastalık gibi görebilen, dünya üzerindeki önemli meselelerin çoğuna iğnesini batıran birinin, Carax'ın rüyası demek istiyorum. Bana kalırsa filmin en önemli sekansı, sonraki bölümlerde de göreceğimiz bir otel odasında Carax'ın çıkıp sinemaya, izleyicilerin arasına geçtiği sekanstı. Sinema sevgisi mi, sinemasal mesafe mi? Bilmiyorum, sizin de teorileriniz duymak isterim ama Carax Holy Motors'u gerçekliği eğip büktüğü, hatta kırdığı bir tasarım olarak yarattığını baştan belli oluyor gibi. Akordeon sahnesine ben de bayıldım ) Holy Motors'un en önemli meselesini yapaylık gibi hissettim. Ne ölçüde katılırsınız bilmiyorum. Bir de tartışmak için güzel bir mevzu olabilir, filmdeki izleyici meselesi. Limuzindeki üçüncü bir kişinin oscarla konuşmasında bahsi geçiyordu. İzleyici kim? Herkes mi, herkes bu yapaylığın farkında ancak önemsemiyor mu? Yoksa filmi izleyen bizler ve hadi biraz uçalım filmi bizimle izleyen Carax'ın bizzat kendisi mi? Ya da;
_bu işe devam etmeni sağlayan sey ne, oscar?
_beni bu işe başlatan şey rol yapmanın güzelliği.
_güzellik mi? bir söz vardır; 'güzellik görenin gözündedir.'

_peki gören kimse yoksa?

Diyalogundan fazlaca atmasyon düşünerek çıkardığım Tanrı mı? "Gören kimse yoksa", Tanrı'nın en büyük izleyicinin artık olmadığına mı işaret? Peki yapaylık, sahtelik onun olmamasıyla mı alakalı.

Filmi seçene de, artımı verene de, izlettirene de teşekkürler, sevgiler :))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder