27 Nisan 2013 Cumartesi

The Station Agent


Öncelikle filmi beğendiğim ölçüde sevdiğimi de belirterek yorumuma başlıyorum. Bir sinema büyüsünü, sanatsal bir ürününü o sanat dalının bazı ölçütlerini baz alarak beğenmek önemli tabii. Daha önemlisi ise o yapımı, eseri sevmek. İzleyici olarak aranda bağ kurmak. Eğer böyle bir his uyanıyorsa sende sinema tam bir arayış haline geliyor.
Filmde hemen hemen tüm detayları beğendim. "Hayatın İçinden" çevirisi de harika olmuş. Filmi yerinde duramayan aynı zamanda bir yere gitmeyen yol filmi olarak tanımlayabiliriz. Trenler hakkında söylemleri kayda değer. Yolculuk denildiğinde aklıma ilk trenler gelir. Ayrıca tren kovalama, doğrudan yürüyüşler vb. hepsi iyi düşünülmüş.
İnsan muhtaçlığına, zorunluluğuna da bakışı akılda kalıcı. Üç farklı karakter. Üç yalnız insanın birbirini tamamlaması. İkisinin hayat perspektifleri iyi lakin üçüncünün hayata karşı bir coşkusu var. Karakterler farkında olmadan dostlukları sayesinde yaşama sımsıkı tutunmaya başlıyor. 
İzlenilmesi gerek ufak bir hazine...

  ---spoiler---
Tüm karakterlere bayıldım. Özellikle Joe... Hem filmin mizah yükünü taşıyordu hem de yaşama keyfini diğerlerine aktarabildi. Kesinlikle tren yakalamam lazım :)

---spoiler--- [^]


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder