18 Şubat 2013 Pazartesi

Yıkık Kentlere Meftun

ortası çarmıha gerilen şiirler, köşeleri yangın yeri
yeşil dumanların tüttüğü
ve maskeli insanların üzerlerine yükselen enkaz hali
-sevmek-
henüz dönüşmüş, kanatlarının adı artık yaşamak
bir kelebek Tanrı'sını sever gibi

o kapalı göğe içimizden çatı pencereleri açıp
güneşi, güneşin güneş olduğu zamanları anmak

unutma;
kentler ardlarında bırakmaz insanları
arkada kalan onlardır

bak çocuk ağlamak yok

annen bir masalın orta yerinde noktalama işareti
herkes sessiz sakin
sonunu bekler masalın
ki elbet, bu söğüt dallarının
fısıldadığı masal ilerlemeli

bak çocuk sormak yok
ünlem mi
virgül mü
nokta mı
hepsi, bir düş ayazına ait değil mi

bak çocuk büyü artık

büyü de göz kapaklarına artsın ihtiyacın
görmenin ağırlığı kurşun misali çöksün
ağır ağır alnının barikatlarına
inandığın köprünün, silahlara veda etmeden
patlayabileceğini
onların geceyi şenleyen havai fişekler olmadığını
bilecek yaşa kadar çık

bak çocuk düzgün konuşmak yok
söv sövebildiğin kadar
söv sövebildiğin kadar
ağzına gelen kanı, dilini acıtan giyotin kesiğini
paylaş paylaşabildiğin kadar

bak çocuk düş artık

bir uçurum çiçeği koparmaya çabalarken
bir nehrin altında ne var merakını giderirken
bir yıldızı tutabileceğini zannederken
düş ve ayağa kalk

düşmeden ayağa kalkamazsın çocuk

aşkı meşki karıştırma çocuk
sana bile ağır gelir duyacakların

plastik çiçekler
sentetik aydınlıklar

-yeter sanırım-

bak çocuk anlıyorum, gidemezsin
sen bir şeylerin toplanmasına değil
dağılmasına alışkın ama yorgun
yani
sönük hüzünlere
yaşamak halindeki büyük intihar sahnesine
yani yıkık kentlere, yitirilen karakterlere meftun

gitmek faydasız zaten
şehirler senden ayrılmadıkça

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder