8 Aralık 2012 Cumartesi

Geceyarısı Paris Treni saat kaçta?


Öncelikle iyi bir hazır puding tarifi ile :) başlayalım... Bu filmle çok iyi geliyor. Bir dahiliye uzmanı olan DR. Ötker'in muzlu ve çikolatalı pudingleri ayrı ayrı hazırlanır. Önce Çikolatalı kısım servis edilecek bardağa vb. objeye doldurulur. Ardından biraz evvel kırdığımız bebe bisküvileri konulur. Devamında muzlu puding (ki içine biraz portakal kabuğu atılırsa nefis olur) ile nefis tatlımız hazır. Üzerine yine biraz bebe bisküvisi serpilebilir. 
Allen filmleri açısından sığ bir insanımdır. Çok fazla yapımını izlemedim. Hepi topu üç tane. Ancak üçünü de beğendim. "Radio Days", "Match Point", son olarak "Midnight in Paris"... Üçüncü filmi daha fazla beğenmemin asıl nedeni Paris'e olan takıntım değil. Kaldı ki Balkan ülkelerine veya, İskoçya, İrlanda, Galler gibi yerlere çok daha takık biriyim. On puan vermemdeki niyet kesinlikle Owen Wilson'ın içinde bulunduğu haleti ruhiye... Artı Scott Fitzgerald, Hemingway, Picasso, Dali gibi sanatçıların resmi geçidi. Son unsur ise tabii Marion C. faktörü. Tahmin edilebilir öykü ilerlemesine rağmen, o geçmiş zaman yağmurunda ıslanmak harikaydı. Biliyorum ki bazılarımıza da "eski zamanlarda yaşasak mutlu olurduk" hissi hakimdir...


Filmin temas ettiği güç sorunsala da dokunduralım. Marion ile Wilson'ın bir konuşmalarında, aslında çoğu insanın altın çağı geçmişte aradığı ortaya çıkıyor. Demek ki geçmiş, şimdiki zamanın olursa bu defa da daha geriye gitmek gerekecek. Yani bir döngüye hapsolmak kesin. Ne yapılabilir peki? Kendi karakterini koruyarak geçmişi şimdiki zamanda yaşatabilirsin belki. Güç ama imkansız değil. İnsanlar sana anlam veremez böyle yaptıkça da senin için çok önemli değil. Kurmak istediğin hayatı kurmak en değerlisi...
Metin Çalışkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder