13 Aralık 2012 Perşembe

Apartman Boşluğu

"İkinci kahvem gelince kulaklıkları cebimden çıkartıp Ceren'e uzattım. İki beyaz kordonun ucuna bağlı minik hoparlörleri eline aldı. En hayati iki iç organımı dışarı doğru çekip uzatmıştı sanki. Beyaz kordonlar, sinirlerimle birlikte gerilirken gülümsedi. Bu gülümseme, Ceren'in cephaneliğindeki en etkili siilahtı.

"Ne bu?"
"Benim bestem. İki tane. Stüdyoda kaydettik. Albüm çıkartmaya hazırlanıyoruz."

Stetoskopla kalbimi dinlemeye hazırlanan bir doktor gibi kulaklıkları dikkatle kulağına yerleştirdi. Kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. Mp3 çaları çalıştırdım. Bir sigara yakıp önüme bakarak bekledim. Biraz sonra kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Sigaradan derin bir nefes çektim. Dumanı ağzımın içinde tutup Ceren'in ağzından çıkan dumanları izledim. Sesim kulağındaydı. Şarkımı dinliyordu. Ender'e dinletirken hissettiğimden çok farklı bir duyguydu hissettiğim. Korku değil, utanç... Tarifsiz, derin ve yıpratıcı bir utanç... İlk şarkının ortalarında olmalıydı. Çok etkilendiğini açık eden samimi bir ifade vardı yüzünde. Bu o kadar içten bir bakıştı ki, utancım ikiye katlandı. Ağlayacak gibi oldum. Şarkıların nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu nereden çıktığını anlatmak istedim. Bir tek ona... Tüm ayrıntılarıyla...

Beste yapmak için eve kapanan bir müzisyen, evden gelen tuhaf sesler, evin duvarındaki karanlık delik ve sahipsiz şarkılar... İlham perili bir evde geçen; yaratıcılık, esinlenme ve santaçı egosu üzerine bir psikolojik gerilim..."


(Alıntı - Oğlak Yayınları)

Hakan Bıçakçı günümüz edebiyatının tedirgilik uyandıran, genel havası çoğunlukla kasvetli metinlerinin çoğunlukla uzlaşmaz (en azından su dibine çekildikçe) yaratıcısı. "Apartman Boşluğu" onunla tanışmama vesile olan kitap. Tabii ilk olarak ismi dikkatimi çekmişti. Zira bazen dakikalarca apartman boşluğunu izleyip, dinlerdim. Çocukluğumda gizli gizli, artık alenen. Çocuklukta gizlenen şeyler büyüdükçe ortaya serilir. Bu yüzden çocukluk ölmeye mahkumdur (gelecek haftanının yazı konusu)...

"Bu gezegende korkmamız gereken tek yaratık insandır."

C.G.Jung

"İnsanın en büyük düşmanı, doğrudan doğruya kendisidir."

Cicero

Kitap yukarıdaki iki alıntıyla başlıyor. Biri psikoloji uzmanı, analitik psikoloji kurucularından Jung'dan, diğeri; devlet adamı, felsefeci Cicero'dan. İki farklı ismin alıntılarındaki ortak payda "insan doğasının kötücüllüğü" olunca, kitabın genel hatlarına dair tahminde bulunmak da güç olmuyor.

Kitabın kanımca dikkat çekici özelliklerinden biri; ana karakteri Arif. Orta sınıf mensubu, eski reklamcı, metin yazarı Arif. Bir müzik grubunda solist. Fakat işten atılana dek müziğe çok zaman ayıramıyor. Tutkusu olmasına rağmen. Bu noktadan hareketle, tutkularımızı sınırlayan gündelik koşuşturmalardan bahsedilebilir. Sistemin dayattığı biçimde hayatta kalmak ile kendi dayattığın biçimde hayatta kalmanın koşulsal ikileminden. Misal ben de, Karadeniz'de bir orman kulübem olmasını, devamlı yazmayı, film izlemeyi isterim. Lakin nasıl? Arif'in işten ayrılıp da yeni evine taşınmasıyla başlayan sürecin beraberinde yaratıcılığı getirmesi de manidar. Hafif sıyrıklarla sistem dışına ufak ufak çıkabilmek... Tüm olumsuzluklara rağmen ikilemin, çatışmanın bilincinde olup yapılmak istenenlerle alakalı mücadele etmek de pekala mümkün. Hatta yadsınamaz.

Kitabın temel çatışmalarından birisi ise Arif'in apartman boşluğu ile ilişkisi minvalinde beliriyor. Apartman boşluğu sayesinde iyi besteler yapan Arif (ki kendisi aslında bir cover grubunun solisti, kendi besteleri yok) yaratıcılık gücünün büyüsüne kapılıyor. Kendi yaratımı olmayan çalışmaları kendisininmiş şeklinde sunuyor. Önceleri gizemi, apartman boşluğunun gizemini merak ederken, sonraları onu yeni besteler üretecek bir mekanizma olarak görüyor. Merak kendisini, yaratıcılığın tükenme korkusuna bırakıyor. Arif'in reklamcılık yapması, metin yazarlığından kovulması tamamlayıcı nitelikte.

Son olarak Bıçakçı kitaplarının çoğunun sinematografik atmosferiyle de iyi kurulduğunu belirtelim. Yazar da röportajlarında sinema düşkünlüğünden bahsetmektedir. Okunmak için iyi bir seçenek Hakan Bıçakçı.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder