7 Aralık 2012 Cuma

"Ay Ecesi" - Ferhat ile Şirin

Absürd haller...

Misal iyi bir kitap okuduğumda, "yok artık" diye bağırırım. Kahkaha atarım, içimde uçurtmalar yükselir. Aklın sınırlarını kaldırmalı zaten, 21. yüzyılda kurtuluş: "delilik" ile...

İyi bir film, iyi bir oyunda da aynı etki olur ancak bağırmama gerek kalmaz. Çünkü sessizlikle karşılarım yaşattıkları keyfi...

Vesaire vesaire..

"Ay Ecesi" oyununda da aynen böyle hissettim. En önde oturuyordum, ilk kez "Devlet Tiyatroları" kapısını aralamıştım. Sahne burnumun dibindeydi. Ben Ferhat'ın gizli sırdaşıydım. Ferhat'ın ve Ay Ecesi'nin... İktidar, güç, intikam... Oyun neresinden okunursa iyi noktalar yakalanıyordu. Belki iktidara sert bakışı bir süre sonra kayboluyordu ama olsun. Oyunda şunu anladım asıl; iki insanın kavuşamaması mucizeydi, kavuşması değil... Kaldı ki hepimizin zihninde beslediği, kendi yaratımı olan karakterleri vardı; onlardan birine rastladığını sanman an meselesiydi. Ardından aslında onun gayet normal, tipik insanlardan olduğunu, beklentilerinin hayal gücüne kurşun sıktığını gördüğünde hayal kırıklığı yaşıyordun.

Nihayetinde tüm kitap ve filmlere sövüyor, başın sıkışınca yine onlara sığınıyordun. Onlar ki seni sorgusuz sualsiz kabul ediyordu. Sen ki onlara sorgusuz sualsiz teslim oluyordun...

Yaraya tütsü...

mtnlkn

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder